17 Ağustos 2011 Çarşamba

Bülent Akyürek yazmayı bıraktı

Duydum ki bizi bırakmaya azmediyorsun, etme!
Başka bir yar başka bir dosta meylediyorsun, etme!

Teoman müziği bırakır. Arda Turan Galatasaray’ı bırakır. Bülent abi (kızlar gibi konuştum) yazmayı bırakır. Yazarlığı mı demem gerekiyordu yoksa. Neyiniz var kuzum sizin? Ben de okumayı bıraksam olur mu? Korsana kız, yazmayı bırak. Gavura kız, orucu bırak. Pireye kız, yorganı bırak. Kızıyorum bak! Hem daha karpuz kesecektik!

Bülent Abi; küfür üretme merkezinden (ateizm) den ayrılıp hidayete erenlerden.
Bir ömür boyu saatim çalışmış ben durmuşum.
Gökyüzünden habersiz uçurtma uçurmuşum.
Diyen Necip Fazıl gibi “gökyüzüyle” sonradan tanışanlardan.

Bülent Abi hidayete ermiş, iyi bir dindar olmuş, gazetemizde bir köşe verelim, demezler. Hatta hoşlanmazlar senin gibi “sivri” dillere iş vermeyi. Gerçi seninde yakası açılmadık argo kültürüne eline su dökecek kimse yoktur ya! Neyse ki şimdi ki gençler sever böyle şeyleri. Hele şu “penis müzesi” tabiri şeytanı kıskandıracak cinstendi. Ben yıllarca Serdar Turgut okurum böyle bir cümle görmedim. Aslında fenada olmazdı şu korsan kitap, cd basanları o müzede balmumu heykellerini sergilemek.

Tokat’tan mı geliyonda kız sen Almuslu’musun?
Ben sana varacağımda söyle namuslu musun?
Namusu sadece kızlarda arama kolaycılığının sonucu…

Cüneyt Özdemir; devlet 200 bin dolar extra alan sanatçıyı koruyor. Asgari ücretliye de sen orijinal cd ve kitap alacaksın, diyor.
İki kitap yazmış biri olarak korsana, emek hırsızlarına, intihallere elbette karşıyım. Çarşı- Pazardan çakma tekstil ürünleri alanlar kitabın telif hakkını mı düşüneceğini zannediyoruz. Her şeyi kitabına uyduran toplumda etik değerler aramak nafile çaba olsa gerek. Kabak baklava çalan çocuklara patlıyor.

Somali’ye “barış elçisi” olarak Nihat Doğan’ı gönderen bir ülkede senin yazmayı bırakman normal sayılabilir aslında. Ormanların gümbürtüsü başıma vuruyor! (gereksiz cümle) Nihat Doğan gerçek mi? Her şeyimiz çakma tabutumuz bile neyse ki o çiviyle çakma!

Sabah namazına kalkma işini hallettik! Onda problem yok. Bırakırsan, peki biz Öğlen namazına nasıl kalkarız hiç düşündün mü? İçimizde ki öküze nasıl o’ha deriz. Nasıl sakinleştiririz o öküzü. Öküz bu, sadece trene baksa gene iyi.(yüklemsiz cümle) Zaten kişisel gelişimimizi tamamlayamadık. İçimizde Mümin Sekman kırdı bu yüzden!

Sen bizim Nihat Genç’imizsin. Esra Elönü’müzsün. Erkek Feride’mizsin.
Yazmakla üzmek eş anlamlıya; sen yazarak başkaların üzdün, yazmayı bırakarak bizi. Yazmak tiyatro tozu yutmak gibi bırakamazsın. Ha belki yazmayı değil de yayınlamayı bırakabilirsin. Bu arada kafanı dinlersin. Olur ya Nobel getirecek kitaplar bile yazabilirsin.

Kitap yazıp satarak geçimini sağlayan bir yazar. Yazmayı bırakırsa geçimini nasıl sağlar? 4X4 jipe binme telaşındaki yazar için geçerli bu soru. Yoksa bir hırka bir lokma ekmek telaşında ki yazar için değil. Mesleğin yoksa kimliğinde yok, der Hz. Musa. Sosyal paylaşım sitelerinde insan ne kadar ünlü olabilir ki. Ya da ne kadar kalıcı olur? Olur mu, olur!
Samsun’ da on kadar kitap yazan arkadaşımın ünü Havza ilçesinden öte gidemiyor.

Yazmak var etmektir. Bak ben bile yazdım.
Gazan mübarek olsun.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...