28 Şubat 2010 Pazar

Feysbuk!

adem, Facebook’a üye oldu.
On saniye önce…
adem, Face de birine bakıp çıkacağım, dedi. Giriş o giriş, hala içerde.
adem, edi ile büdü’nün arkadaşı oldu.
adem, profilindeki ‘evli’ durumunu ‘bekar’ olarak değiştirenler grubuna girmekten tırstı.
adem, ‘her beş kişiden altısının şair’ olduğu güzel yurdum grubuna katıldı.
Üç dakika önce…
adem, ‘hayatta muhteşem hatalar yaptı’ ama kimse alkışlamadı
adem, ‘hay bin kunduz’ yuvası grubuna çalı taşıyacak 1 milyon kişi arıyor a katıldı.
adem, darbeyi sevenler grubunu yok saydı.
adem, darbeyi sevenler grubunca dürtüldü.
adem, ‘ne şeriat, ne darbe diyenler’ grubuna bön bön baktı.
adem, tavuk mu yumurtadan çıkar, yumurta mı tavuktan, tartışmasına katıldı. Tavuk yumurtadan çıkar, yumurta da popo dan diyerek son noktayı koydu.
adem, internet başında prostat olanlar grubundan ayrıldı ama yinede prostattan kurtulamadı.
adem, ‘uyuma uyudukça sıra sana gelecek grubu’ na yorum yazdı:-ah keşke, dedi.
adem, sade suya tirit fotoğrafına yorum yaptı: -suyu fazla kaçmış, dedi.
adem, her grup kendi bacağından asılır, duvarına yazdı.
adem, seni seviyorum Havva dedi. Havva da başka çaren yok ki Adem, dedi.
adem, duvardan duvara baktı. Adnan beyin Bihter ölçeğine göre haliçlenmesini ! (bkz.altın boynuz) gördü.
adem, Atilla Taş’la mı çökelek, yoksa yalnız mı çökelek, dedi.
adem, eti gözüküp de pufu gözükmeyenleri dürttü.
5 kişi daha bunu beğendi.

adem, karınca derisinden yapılan Kızılay çadırlarına hayran kaldı.
adem, Zurnanın son deliği ne etiketlendi.
adem, Çinliyle Hintliyi birleştirdi Çintli yaptı.
Sen ve üç kişi bunu beğendiniz.
adem, ‘Olabilirsen başkalarından daha akıllı ol ama bunu başkalarına belli etme’ grubundan ayrıldı.
adem, ‘kaplumbağa ile şehir turuna katılacak 500 bin zırdeli arıyoruz grubu’na katıldı.
adem, ‘kırk yaşından sonra azanı teneşir paklar grubu’na katılır gibi oldu.

adem, ‘sen bana baktın ben sana baktım, şimdi beş çocuğa bakıyoruz’ duvarına baktı.
adem, grup indiriminden yararlandı.
adem, geçmişe mazi derlerse, bizim köyün adı niye hala geçmiş, diye mırıldandı.
adem, arama motorunun mazotunu koyanlar grubuna etiketlendi.
adem, Kuran- ı kerimi okumayıp, hayran olanların hayranı oldu.

23 Şubat 2010 Salı

20 Şubat 2010 Cumartesi

Beni Amazonlar mı emzirdi?


Böyle vasat bir öğrencilik hayatım olsun, hayatta bir baltaya 'sap' olamama durumu olsun, bana bu soruyu sordurdu.
Kolejlerde ısıl işlem de görmedim ki…
O can alıcı soruyu yinelemek istiyorum;
Evet, beni bir Amazon kadını mı emzirdi? Oysa her zaman şunu söylerdim:
Baltanın kendisi olduğumdan zaten 'sapı' olamazdım. Böyle de avuturdum kendimi.

Amazonlar hakkında kısa bir araştırma yaptım, sandalyeden kalkmadan. Google’ dan Wikipedia bir de Termeli yumurta pazarlayan bir arkadaştan öğrendiğime göre;
Efsanevi savaşçı Amazon kadınları M.Ö. 1200 yıllarında Terme (Termisus) kenti civarında yaşamışlar. Tam da bizim orası. Simenit gölü’nde batık şehir ile ilgili kalıntılar olduğu söylenegelmektedir. Göl içerisinde pek çok dalış ve araştırmalar yapılmaktadır. Şimdilerde ise Samsun Büyükşehir Belediyesi Batı Parkta turizm amaçlı heykelini dikti bile. Su kanalları, piknik alanları vs.
Daha iyi savaşabilmek ve ok atabilmek için sağ göğüslerini aldırıyorlarmış.
Şimdi anlaşıldı mı ne demek istediğim. Şayet ben çift kutsal damacanadan içseymişim kim bilir nasıl biri olurdum. Sütü o tek göğüsten alınca olacağı buydu.
‘Her zaman dene
Tekrar dene
Hemen dene
Olsun
Her zaman yenil
Daha iyi yenil
Daima dene
Hep dene
Olsun, hep yenil!’
En iyi sen yenil. İyide yenil yenil nereye kadar?

Baksanıza eksik tahtalarımı toplasanız altı kişi çift taraflı tahtaravalli oynar eminim ki. Tamam, embesil değilim ama geri kalan ömrümü bu kadar akılla mı sürdüreceğim.

Allahın insanlara verdiği en cömert şey akılmış. Bakın hiç kimse aklından şikayet etmiyor. Ben hariç, ben ediyorum. Gerçi benden; daha iki köy, bir kasaba, üç belde de olur ya neyse…

Bana ait fikirleri de sevmiyorum bazen. Yatıya gelmiş gibi duruyorlar, ama değil. Gidici onlar, olsundu, “tükürük de bizimdir ama sevmeyiz onu’

‘Sütü tek göğüsten de almış olsan, böyle zeka geriliğine neden olmaz’ derseniz şunu söyleyebilirim… ya ben sadece dudak tiryakisi isem ya içime çekmemişsem …ondan şüpheleniyorum, orası vahim işte…

Ha bir de savaşçı olmam gerekmiyor muydu ki? Oysa savaşa karşıyım…Savaşma sıvış diyorum. Bende ters etki yaptı zannedersem.
Hikaye bu ya; Mozart’ın Fransız şatosunda cırtlak sesiyle şarkı söyleyip, cariyelerin peşinden koşarken krala yakalanıp, Kralım ben basit bir insanım ama yazdıklarım önemli, diyor. E, benim yazdıklarım da önemli değil ki anacığım.
Bu yazının sonunu getirmek de amma zon muş!

15 Şubat 2010 Pazartesi

13 Şubat 2010 Cumartesi

Marketteyiz

Müşteri – Oğlum kristal kola var mı?
Eleman – O firma ihlas etti teyze…

M – Pille çikolata rafı niye yan yana duruyor evladım?
E – İkisi de enerji verdiğinden…

M – Değerlenmiş mi bu yumurtalar?
( Zam mı gelmiş diyecekken )

M – Siz de mal kıyması var mı?
E – Mal derken?!

M – Pirincin kilo fiyatı mı o?

E – Yok teyze o metre fiyatı.

M – Davul tozları ne tarafta?

E – Minare gölgesinin hemen yanında.

M – Göğüs var mı?
E – Kıllı mı kılsız mı olsun?

M – Çocuk maması var mıydı?
E – Kaç aylık için bakmıştınız?
M – İçimdeki çocuk için düşünmüştüm.
E – …!

M – Kurban eti çekiyor musunuz?

E – Kurbanın kim olduğuna bağlı!

M – Sarelleler ne tarafta?
E – Sanayağlarının yanında!

M – Bu domatesler GeDeOlu mu?

M – Bu noktadan multinet geçiyor mu?
E – Bir alt sokaktan geçiyor efendim.

M – Kıvrık zeytin var mı?
( Kıvırcık zeytin demek istiyor ablam benim )

M – Mayonez kalmadı mı?
E – Rafta yok mu, orda yoksa yoktur!

M – Sizde pişmiş kelle var mı?
E – Yok ama taklidini yapan arkadaş var.

M – Yarım yağlı sütle, tam yağlı sütün farkı ne?
E – Yarım yağlı süt yarım yağlı inekten çıkıyor.

M – Kapı var mı?
E – Çıkışta! (Cappy demek istiyor)

M – 5 tane kola kapağı getirdim. Bardak alacaktım da.
E – Kampanyası bitti!
M – O zaman al da bu kapakları sana kapak olsun!

8 Şubat 2010 Pazartesi

7 Şubat 2010 Pazar

Isı Yokluğu


Bunları bilmek isteyeceğini sanmıyorum;
...
Şimdi hangi yüzle bakacak yüzümüze yeryüzü
Gecenin koyu mavisinde
Kuytular sessizlik, tepeler haykırıştır.
Gençliğin silik yüzlerini hatırlamak istemez
hayatı ciddiye alan.
Sürahilerin bir derdi yok aslında
bardaklar olmasa
Kaburga kemiği gibi eğildi insanlar
-paranın karşısında-bitiveren umutlarıyla
Bu kaçıncı bahar?
Böyle naz mı olur?
Günlerin hıçkırığı içimde
İstediğim dert, bu değil
Etrafımda dönen pervane misin;
Yoksa ince bir sızı mı yüreğimde…
Kapılar niye kapalı, ıslık çalan rüzgara karşı
Günah gözlerin vebali vardı gülkurusu akşamlarda
Eylüller derdime çare değil
Gecenin gölgesinde kayboldu tüm rüyalarım
Sonsuzluğa merdiven dayadım
Susuzluğun içinde boğuldum
Bugün aynı dünkü gibiyim,
Gündüzleri çuvala koydum kafa ütülüyorum…
İşte iyi bir dünya; al yarısı senin olsun!
Al bir tas mutluluk sana

Hayat neye benziyor dersin,
Ya kırık bir kalp ya da bir teselli
Evet evet ucuz yürek bunlar
aklımdasın hayat!

Çocuklar anaya sığınır ana kime?
suda boğulan balık, bulutu ağlatan ne?
Bu haykırış kime?
Eyvah! Bu ses kimin ya bu kavga
Bir damla kan bin acı demek
Çağrıya parça parça toplandılar
Küçük tekmeler bunlar bebek
Vuslatın beşiğinde büyümüşüm…
Hayat sanki amiral battı oyunu
Sabun köpüğü gibi yalancıydı dostluklar
Önce büyüdü, parladı sonra bitti.
İçine sığmadı dolunayın büyüklüğü
Hergün gelişen ne var hayatımızda
nefsimizden başka…
Ya göl yoğurt tutsaydı. Hadi oradan
kıdemli yalancı.
Mazeret kabul etmiyorum.
Cüzdanını sattı, kimliği de içindeydi
Daha sen bilemezsin;
Parasını verene beleş bu hayat
Hangimiz aldık hayatın darasını
İyiki maviyi unutmamışım
Abiler amca olmuş, amcalar kocamış,
kocayanlar göçmüş.
Ayağı şişman çocuk nerede?
Kaç kere rafine bu
Tadı dalağımda kaldı.
Köpek gibi havlamasını bilmiyorum
Konuşmaya çalışıyorum sadece
kayıp sözlerle…

6 Şubat 2010 Cumartesi

2 Şubat 2010 Salı

Çarşamba Ağzı

,



Çarşambi bi liri
Cetten hızlı gidi
Döllere para almi
Döller ayakta gidi

Şişmanna iki koltuk veri
Kurbağaya "göden" di
Misir ekma yi
Ondörtlü tabanca taşi
Sepete "köön" di
Sekiz köşeli şapka giyi
Koşmaya "siit" di
Banyoya "çimmek" di
Su kuyusuna "puvar" di
Kümese "pin" di
Ahıra "tam" di
Bahçe duvarına "fıraktı" di
Merdivene "badal" di
Düğmeye "gopça" di
Hayvanlara "mal" di

Bi de;
"İzzettin çavuş ölmüş
Zayma şakir ağlamaya gitmiş di"

Daha ne dim
Bilmim ki...


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...