30 Mart 2010 Salı

Yoksa gizli solcu muyum?

Tut ki çıldırdım!
Tut ki ölüyorum!

Gizli buzlanma…
Hani benim Dev-Gençliğim anne? Sağa baktım Hüsamettin Cindoruk. Mecburen sola baktım….
Anne ben solcu mu oldum?
Solcu olunmaz oğlum doğulur, demesini beklerdiniz ama o, ne o gominist mi oldun, derdi.
Tamam, daha anarşist bir ruha sahip olabilirim lakin bu hayat beni ehilleştirdi biraz olsun!

Donelere bakıyorum;
Öyle bir emare yok. Nerden çıktı şimdi bu durduk yerde.
Tamam, cehepe ye oy vermiyorum ama Deniz Baykal’dan da nefret etmiyorum.(Solculukta cehepe’yi niye baz aldım ki?)

Bol oturgaçlı götürgeçle (otobüs oluyor meraklısı için) karlı kayın ormanından da geçmedim.
Tamam, hocam, iyi solcular da cennete gidecek mi sorusuna henüz cevap alamadım.
Tamam, tekel işçilerine destekte vermedim ki. Devletin işçisi mi olur yahu diyerek.
Taşı sol elimle fırlatıyorum ama kalemi sağ elimle tutuyorum.
Laik miyim, değil. Solculuğa layık mıyım? Solculuk bana layık mı?
Her işe sağ taraftan başlayan bir inanca sahipken bakıyorum; sağ sileceklerim çalışıyor, sol sinyallerim bozuk.
Tamam, kalbim sol tarafta ama tuvalete de sol ayakla giriyorum.
Süleyman Demirel gibi sağ gösterip, sol mu vurayım? Yok yapamam.
Nihat Genç gibi; Amerikan emperyalizmine ana avrat dümdüz gitsem, saçı sakalı ve hatta kelimeleri dağıtsam, filozofla sam!
‘İnsanlar doğduğu fikirle’ ölsün de demiyorum elbette.
Ahmet Hakan gibi de; ‘ hayatım boyunca ne sağcı oldum ne de muhafazakar' diyerek omurgasızlık ta yapamam ki.

Düşünsenize liseye gidene kadar Karl Marks’ı, kral Marks olarak tanıdım. Bu da benim cahilliğimin bir göstergesi, hatta hava yastığı. Das Kapitali de okumadım ki. Şimdiki gençler kapitalin peşinde. Yok, anacığım yok, benden solcu molcu olmaz.

Solcu arkadaşların hatırına solcu olabilir miyim diyorum, ııh!
Üniversitede olsam kız arkadaşın hatırına olur muyum diyorum, yine ııh! Aşırı solcu ve Marksist kızlarda pek çirkin oluyor anacığım. Ne yani kızı türkü bara bırakıp cumaya mı gidecektim. O fala bakıp ben istihareye mi yatacaktım.
O, ‘Sevişmek ah ne hoştur yıldızların altında’ şarkısını söylerken;
ben o şarkıyı,’İbadet ah ne hoştur yıldızların altında’ diye mi okuyacaktım.

İlahileri yokmuydu " Sol cennetin ırmakları " diye...
-Abi o "Şol cennetin ırmakları" değilmiydi?
-Pardon ya!

Sol söylemlere bakıyorum; halkların kardeşliği, tüm özgürlükleri desteklemek, emperyalizm karşıtlığı, eşitlik, emek, ekmek, ekmek mi? Kulağa hoş gelen şeyler. Leblebi çerez gibi. Demek ki kafelerde bağlama çalıp, Nazım şiirleri okumak değil solculuk? Yoksa dine mesafeli durmak ta değil. Peki ne?
Solculuk afyondur!
Sağcılık Afyonkarahisar!
Daha bir sürü şey.... Solcu arkadaşlarım olsun. İçlerinden iyi edebiyatçı çıkıyor.

İşte böyle solcu arkadaşları kırmayayım diye, Öylesine Yazılar adlı kitabıma koymadığım bir söz vardı. Kelimelere takla attırmakta pek maharetliyim ya;
Her taşın altından Çapanoğlu çıkmıyor artık
Sadece sol’u canlar çıkıyor!
Demiştim yıllar önce. İşte o söz bu söz. Oysa 14 yıl sonra bakıyorum da; her taşın altından; askerlerden tutun, ulusolculara, tatlı su milliyetçilerine, dinci (bu lafı da sevmiyorum ya, dindar değil)’lere varana kadar her görüşten vatan kurtarıcılarına rastlıyoruz.

Solcu ve Marksistler iyi yazıyor tezinden geldim aslında buraya. Kabul ediyorum güzel makale yazamıyorum ama Cenap Şahabettin’ce güzel sözler yazmada da kimse elime su dökemez. Bu konuda da o derece iddialıyım. Neyse solculuk almayayım, alanada mani olmayayım.

Günün Sözü


Ne güzel!
Hiç bir şey yapmayıp,
sonunda istirahat etmek

25 Mart 2010 Perşembe

23 Mart 2010 Salı

Marketteyiz II


Müşteri: Dış kapının mandalı geldi mi?

Eleman: Sadece Nahit Menteşe’si geldi!

M: Bu fiyatlar nasıl belirleniyor, oğlum?
E: Rağbet olunca fiyatlar yükseliyor.
Rekabet olunca fiyatlar düşüyor ablacım.

M: Evladım, sizde ucuz ve güzel bir şey var mı?
E: Şu yeni giren arkadaşı versek, hem güzel hem de asgari ücretle çalışır.

M: Bu ülkede hayvan kıtlığı mı var ki et bu kadar pahalı?

E: O kastettiğiniz hayvanların etinden yararlanamıyoruz maalesef!

M: Ben tefek yaprağına bakmıştım.
E: Üzüm yaprağı versek, aynısı olur.

M: Oğlum sen bilirsin; kemiksiz ete niye kuşbaşı deniliyor?

E: Kasaplık yüksek okulunda o dersler boş geçiyordu teyze, öğrenemedik.

M: Çatlak zeytin var mıydı?
E: Anladım çizik zeytin istiyorsunuz.

M: Billur bulunur mu?

E: İyotlu mu, iyotsuz mu?
M: Yok, danalarda oluyor hani
E: Anladım, sizi kasap reyonuna göndereyim.

M: Lorenzo’nun yağından kaldı mı?
E: Liberalizmin kaymak tabakasından versek!

M: Sigortanız var mı oğlum?

E: Herkesin yok tabi.
M: Olur mu, elektriklerin bile sigortası var çocuğum!

M: Dr. Oetker geldi mi?
E: Ameliyata girdi. Hastanın midesinde ki pudingi çıkaracak!

M: Bana kıyma lütfen.
E: Olur kıymam!

M: ‘Şey’ler ne tarafta acaba?

E: Dimdirek gidin orada!

21 Mart 2010 Pazar

Dünya

Tarihin kaba etine batırılan
hoyrat bir el çekti
tetiği;
Dünyaya kötülük sızdı.
Bereket getirmedi hiçbir tarlaya
kurşun yağmurları...
Sahi,
Hayat kaçaydı sizin oralarda?
Yoksa ölenler mi fazlaydı
dünyanızda?
Haritadan silinmiş ülkelerin
insanları mutlu mudurlar ha!
Akıllı insanlarız biz.
Herşeyi biliriz de;
Düşmanı öldürmek mi
zor,
Düşman çatlatmak mı
bilemeyiz.

16 Mart 2010 Salı

Günün sözü

Ya umutlar da biterse?
Hasadını yaparız, üzülme!

15 Mart 2010 Pazartesi

11 Mart 2010 Perşembe

Tembellik


Baba, ‘senin işte ne işin var’ diyen kızım varken;
Ne patronum olsun isterim, ne amirim ne de şefim.
Ne mesai saati, ne sicil dosyam…
Ne tatile gün sayıp, ne pazartesi sendromu yaşayayım,
Kimse demesin bana; ileri git, beri gel, ötede dur.
Ne kaçayım ne de anam ağlasın.
Ne delinin önde gideni olayım,
Ne de sivri zekalı.
Hem, ‘çalışmak iyi bir şey olsaydı, üstüne para vermezlerdi’ denilirken.
Ne çok param olsun isterim, nede pulsuz kalayım.
Kafam basmasın para işlerine.
Hani şairin dediği gibi;
Önlerine ekmek sırtlarına kötek atılmayan sahipsiz köpekler var ya
En iyisi onlar gibi özgür olsam.
Biraz sakinlik, biraz huzur,
Benim olsun.
Başka da bir şey olmasın.

9 Mart 2010 Salı

Sizin hiç kızınız oldu mu?


">
-Kıpırdama babaa!

Sizin de evinizde böyle tatlı bir şey olsaydı,
bu durumda bana mutlaka hak verirdiniz :)

7 Mart 2010 Pazar

5 Mart 2010 Cuma

Yüreğimdeki sızı


Her şey azalıyor yavaş yavaş;
Su gibi, ağaç gibi, dostluk gibi, ömür gibi
Her şey kaçıyor;
Gölge gibi, fırsat gibi, çocuk gibi
Öyle bir dünya kurdular ki
Önce yosunlar öldü, sonra dereler,
Sonra insanlık!
İyi niyeti namluya bıraktık biz
Önceleri daha berraktık
Yavaş yavaş renklileştik
Kötüye "kötü" diyemedik
Asansördeki kadar bile yakın olamadık.
Hangi yürek dayanır bu yüreksizliğimize?
Küçükken annemiz sallardı bizi
Büyüsün diye
Şimdi ise onlar hırpalıyor
Küçülsün diye
Bu enkazı tartmaz gönlüm
Bu insafsızlığı, bu insansızlığı
Öyle bir dünya kurdular ki
Önce yosunlar öldü, sonra dereler,
Sonra insanlık!
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...